Öne Çıkanlar Bakanı Hakan Fidan Cumhuriyet Balosu UCL Dünya Eğitim Forumu BUSINESSEUROPE Başbakan Boris Johnson avrupa Sırrı londra acun ılıcalı

Bu haber kez okundu.

Londra’daki toplumumuzun maruz kaldığı ücret ve istihdam ihlallerine karşı kampanya

AVRUPA AJANSI (AVA) LONDRA-UNITE Sendiksı Kuzey Londra’nın Enfield, Hackney, Haringey ve Islington bölgelerinde Toplumumuzu hedefleyen bir işçi hakları kampanyasını başlatmak için toplum örgütü Day-Mer ile güçlerini birleştirdi.

UNITE Sendikası Basın Açıklaması şöyle: 

Pandemi sırasında Londra’daki toplumumuzun üyelerinin maruz kaldığı ücret ve istihdam ihlallerini ortadan kaldırmak için yeni bir kampanya başlatıldı. Sendika Kuzey Londra’nın Enfield, Hackney, Haringey ve Islington bölgelerinde Türk/Kürt toplumunu hedefleyen bir işçi hakları kampanyasını başlatmak için topluluk örgütü Day-Mer ile güçlerini birleştirdi.Unite, tanımlanan işyeri sorunlarının, devletin işçi maaşlarının yüzde 80’ini karşıladığı pandemi izni (furlough) planının kötüye kullanımını içerdiğini söyledi. Ayrıca şu anda saatte 10.85 sterlin olan Londra yaşam ücretinin ödenmemesi; işverenlerin sözleşmeye bağlı hastalık ücretini ödememesi nedeniyle, pandemi sırasında kendi kendilerini izole etmek zorunda kalan işçilerin haftalık 95.85 sterlin yasal hastalık ücretine (SSP) güvenmek zorunda kalması da yaşanan sorunlar arasında. Türk/Kürt toplumunun yoğunlukla çalıştığı alanlar arasında perakende ve yemek hizmetleri, toptan satış mağazaları, oteller, restoranlar, mağazalar ve süpermarketler ile dört bölgedeki sanayi siteleri bulunmaktadır.

Kampanyanın ana unsurlarından biri, tüm işverenlerin Londra yaşam ücretini ödemesidir.

Unite Bölge Sorumlusu Onay Kasab, “Bu kampanya çok gecikti. Bu bölgelerde Türk ve Kürt emekçilerin oluşturduğu bir sendikasız, örgütsüz işçi ordusu var. Bu işçiler, salgından özellikle ağır etkilenecekler. Şirket patronlarının furlough ödemeleri talep ettiği, ancak personelin ücretlerinin korunmaması sebebiyle bu ödemelerden yararlanamadığı bize söyleniyor. Londra yaşam ücretini ödemeyen şirketler de var. Kampanyanın hedefleyeceği işverenlerin çok azı herhangi bir sözleşmeye bağlı hastalık ücreti ödüyor -bunun yerine işçiler, kendi kendilerini izole etmeleri söylendiğinde büyük sorunlara yol açan, asgari yasal hastalık ücreti alıyorlar. Bu kampanya, işçilerin yasal haklarının farkında olmalarını sağlamayı amaçlıyor, ancak aynı zamanda ücret, koşullar ve iş güvenliğini iyileştirmek için kampanyalara da katılacak. Temel taleplerden biri, işçilerin kendi kendilerini izole etmeleri gerektiğinde, tam maaşlı kalmaları gerektiğidir. Kampanya ayrıca iş yerlerinin tüm uygun güvenlik önlemlerini almasını sağlamak için de çalışacak” dedi.

Day-Mer Sözcüsü Aslı Gül: “Bölgelerimiz İngiltere’deki en yoksul toplulukların bazılarına ev sahipliği yapıyor ve ilçelerimizdeki güvensiz/örgütsüz işçilerin, özellikle göçmen işçilerin çalışma koşullarının kötüleştiğine tanık olduk. İşçiler, pandemi boyunca büyük oranda acı çekti, genellikle güvenli olmayan koşullarda çalıştılar -kendilerini izole etmeye zorlandıklarında ücretli izne çok az erişimli olarak veya hiç olmadan virüse maruz kaldılar. Bu, topluluklarımızdaki, mağazalarımızdaki, restoranlarımızdaki ve depolarımızdaki işçilerin çalışmaya devam etmek veya işlerini veya evlerini kaybetmeyi seçmek, bazı durumlarda her ikisini de yapmaktan başka seçeneği olmadığı anlamına geliyordu. Birçok işçi de işini kaybetti veya işverenler kendilerine izin vermeyi reddetti, bu da birçok aileyi yiyecek satın alamayacak ve kirayı ödeyemeyecek konuma soktu. Bu sona ermeli.”

Haringey Belediyesi Meclis Üyesi Adam Jogee şunları söyledi: “Bir Hornsey Belediye meclis üyesi olarak, her gün yaptıkları ekonomik, sosyal ve toplum odaklı katkıları yakından gördüm ve bu yüzden bu kampanyayı desteklemekten mutluluk duyuyorum. Makul ücret, işçi hakları ve güvenli bir çalışma ortamı hiç bu kadar gerekli olmamıştı. Day-Mer ve Unite sendikası ile burada Haringey’de ve Londra’nın kuzeyindeki Türk ve Kürt topluluklarından işçileri desteklemek için çalışmaya devam edeceğim. Topluluk üyelerini bir sendikaya katılmaya, sesini yükseltmeye ve sayılmaya ve seslerinin, görüşlerinin ve ihtiyaçlarının iktidardakiler tarafından yüksek sesle ve net bir şekilde duyulmasını sağlamaya çağırıyorum.”

Hornsey ve Wood Green Milletvekili Catherine West “Day-Mer’e, emekçiler için eğitim, yardım ve kampanya için yürütülen önemli çalışmalar için teşekkür ederim” derken Türk/Kürt toplulukların haklara dayalı furlough ödemeleri, ev hakkı ve sağlık hizmetleri taleplerinin desteklenmesi gerektiğini belirtti.

DAYMER: "Aşıda patent insanlık suçudur, kaldırılsın! "

100 milyona yakın kişiyi hasta eden, 2 milyonu aşkın insanın da hayatına mal olan Kovid-19 salgını bir yıldan fazladır dünyayı etkisi altında tutuyor. İnsanlık için umut ışığı olarak geliştirilen aşılar ise, tekellerin kâr ve büyük kapitalist ülkelerin aşı stokçuluğu yapmaları nedeniyle tam bir eşitsizliğe neden olmakta.

Aşılar daha üretilmeden şirketlerle ön anlaşmalar yapıp nüfuslarından fazla aşıyı rezerve eden gelişmiş kapitalist ülkelerde aşılama başlamışken, bağımlı ve yoksul ülkelerin çoğunda hâlâ tek doz aşı bile bulunmuyor. Kâr kaygısı, bilimin ürettiği çözümün önünü kesiyor ve insanlığın eşit ve sağlıklı yaşam hakkını yok sayıyor. Bu haksızlık, “aşılamada ahlaki çöküş yaşanıyor” diyen Dünya Sağlık Örgütü Başkanı’nı da isyan ettiriyor.
Çok sayıda aşı geliştirildi ve geliştiriliyor. Ancak aşı üretimi ilaç tekellerinin elinde olduğu için bugüne kadar dünya nüfusunun yüzde 1’ini bile aşılamak mümkün olmadı. 10 milyar dozu aşkın aşı siparişinin çoğu en gelişmiş ülkelere ait. Sınırlı sayıdaki aşı stokları da aynı ülkelerce yağmalanmış durumda.

Kanada, ABD, İngiltere, Avustralya ve Avrupa Birliği ülkeleri ilaç tekelleriyle yaptıkları anlaşmalarla nüfuslarının dört katından fazla doz aşıya şimdiden el koydu. Afrika ülkelerinin hemen hiç birinde ise bir tek kişi bile aşılanamadı. Üstelik tüm ülkelerde aşıya erişim ilaç tekellerinin üretim sınırlarına takılıyor.
Sağlıklı bir yaşam, tüm insanlık için temel bir haktır. Salgın koşullarında tüm insanlığın aşıya en hızlı ve adil erişiminin sağlanması hayatidir. Bunun önündeki başlıca engel ise, patent ve dolayısıyla mülkiyeti yücelten kapitalist sistemdir. 

Ekim ayında Hindistan ve Güney Afrika, Dünya Ticaret Örgütü’nden Kovid-19’un tedavisi ve önlenmesine ilişkin patentlerin geçici olarak kaldırılmasını talep etti. Yüzü aşkın ülkenin desteklediği ve aşıların çok daha fazla insana çok daha büyük bir hızla ulaşmasını mümkün kılarak Kovid-19 ölümlerini azaltacak bu talep ABD, AB, Kanada, Japonya ve İngiltere’nin başını çektiği ülkeler tarafından reddedildi. Patent ve mülkiyet tekeli, örneğin Hindistan’ın devasa aşı üretim alt yapısının değerlendirilememesinin, aşının hızlı ve yaygın üretimi ve insanlık yararına kullanımının önündeki temel engeldir.
Aşılar ve aşı teknolojisinin geliştirilmesinde kullanılan maddi fonların ezici çoğunluğu kamusal fonlardır ve halkların ödediği vergilerden derlenmiştir. Üstelik İlaç tekellerine aktarılan kaynaklar bu fonlarla da sınırlı değil. Ülkelerin verdiği satın alma garantileri ve alınan aşıların ödemeleri de kamu fonlarından karşılanıyor. Bütün kaynaklar halkın, ama aşılar, patentleriyle birlikte tekellerin mülkiyetinde! Bu insafsızlık ve perva tanımaz adaletsizlik kabul edilemez!

DAY-MER: Aşı patenti Kovid-19’dan daha fazla insanın ölümüne bile bile göz yummaktır. Aşıda patent insanlık suçudur. Kovid-19 aşıları başta olmak üzere tüm aşı ve ilaç patentleri kaldırılsın.
Üretim teknikleri tüm insanlığın ortak malı haline getirilerek mümkün olan her yerde aşı ve ilaç üretimi sağlansın.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.