Avrupa Ajansı (AVA)
Kerküklü Türkmen yazar ve araştırmacı Ali Kerküklü (Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük Kitabının Yazarı) tarafından gazetemize gönderilen belgesel analiz yasızı, Irak'ta ve özellikle Kuzey Irak'ta geçtiğimiz son 10 yıl içinde karanlık kalmış bir çok olaya işık tutuyor. Ali Kerküklü'nin yazısı kısaltarak yayınlıyoruz.
"Barzani Erbil'e Saddam ordusunu çağırdı"
"1991'de Körfez Savaşı'ndan hemen sonra Kuzey'de Kürtler, Güney'de de Şiiler ayaklanırlar. Kendilerine yardım edilmesi için ABD'ye ısrarlı çağrılarda bulundular, fakat ABD parmağını kıpırdatmaz. Saddam'ın kuzeye ilerlemesi karşısında Kürtler kitle halinde Türkiye ve İran'a sığınır. -ABD bağlantı görevini-CIA’da bu sahada çalışmış en başarılı CIA ajanı Robert Baer'e verir. Baer 1976-1997 yılları arasında CIA’de “saha görevlisi” olarak çalışmış, Ortadoğu ve Asya’da görev yapmış, Arapça konuşan pek çok üst düzey görevde bulunmuş birisidir. Baer ve emrindeki CIA ajanları 21 Ocak 1995 tarihinde Irak’ın Kuzeyine geçerler. Baer çok ciddi bir darbe hazırlığı başlatmıştı. Bağdat'tan Kuzey'e iltica eden bir Iraklı general iki Irak tümeni ile bir tugayın kendisine sadakatini sağlamıştı.- Robert Baer- Mesud Barzani'nin ve Celal Talabani'nin operasyonu desteklemelerini sağlamaya uğraşıyordu. Özellikle Celal Talabani Erbil'in güneyindeki Irak kuvvetlerine saldırmak görevini üstlenmişti. Bu plan iki nedenden akamete uğradı. Birincisi, ABD Milli Güvenlik Konseyi üyesi Anthony Lake'in son dakikada operasyonun durdurulması için verdiği talimattı . Bir yıl sonra ise Celal Talabani ile Mesud Barzani yeniden şiddetli bir çatışma içine girdiler. Barzani Erbil’i kontrolü altına alma hırsı neticesinde Talabani’ ye karşı Saddam'dan yardım ister. Barzani, Saddam ile anlaşmıştır, 31 Ağustos'ta Erbil'e giren Irak birlikleri şehri Barzani'ye teslim eder. CIA ekibi güvenlik ortamının artık mevcut olmadığı sonucuna vararak kendisi ile işbirliği yapan rejim karşıtları ile birlikte Irak'ın Kuzeyini apar topar terk eder.
Erbil'de Türkmen katliamı
Olan Yine Türkmenlere olmuştur, Barzani’ye ait Peşmergeler ve Kürt Kıyafeti giyimli Irak istihbaratı özel birlikleri 31 ağustos günü Türkmen siyasi parti, kurum, kuruluş, karargah ve Türkmen evlerine baskınlar yaptılar, Yüzlerce Türkmen’i tutuklayıp, kurşuna dizdiler ve bir kısmını da Bağdat’a götürdüler, Bu Türkmenlerin bir çoğunun akıbeti ise bugüne kadar meçhul kalmıştır. Her zamanki gibi Türkmen kurum ve kuruluşları talan edilip yağmalanır.
CIA Bölge şefinin kitabı ; "See no evil"
“Kürt çatışmasının temeli, zaman, tarih ve özellik açısından çok derindi. Ama 1995 Şubatının sonunda, eski çatlaklar iki ana grubun oluşmasına neden oldu: KDP ve KYB beraberlik durumunda birbirleriyle savaşmışlardı. Ama gruplar ateşkese gitmektense savaşmaya devam ettiler. Daha da kötüsü, çaresizlikleri arttıkça her iki taraf da ayrı ayrı Saddam’ı davet edip küçümsenen ordusunun müdahale etmesini sağlamayı düşünüyordu. Yardım istedikleri Saddam, 1988′de kimyasal silahla binlerce Kürt sivilin ölümüne neden olanla aynı kişiydi.
Biz koruma sağladık, onlar saddam ile işbirliği yapıp para kazandılar
CIA İstasyon şefi Robert Baer, anılarına şöyle devam ediyor.; "Amerikan uçaklarıyla sağlanan hava koruması, ücretsiz sunuldu. ABD neredeyse hiçbir zaman işlerine müdahale etmedi. 1994′ün sonlarında Barzani’nin petrol kaçakçılığından bir serveti vardı .Buraya varmak için, KDP tarafından kontrol edilen ve Barzani’nin her kamyondan hisse aldığı Kürt Bölgesi’nin büyük bir bölümünden geçmesi gerekiyordu. Kaçırılan petrol aynı zamanda Saddam için de bir cankurtarandı. Buradan aldığı parayı, onu canlı tutan kuvvetlere yani Özel Cumhuriyet Muhafızları ve istihbarat servisine fon sağlamak için kullanıyordu. Barzani’nin Kürt düşmanı Celal Talabani. Ayrıca birinci sınıf bir aktör ve gerçek bir politikacıydı. Fırat kadar geniş gülümsemesiyle, Talabani sempatik bir serseri gibi görünmekten hoşlanıyordu. Barzani’nin bölgesine kışkırtılmamış bazı saldırılar yaptıktan sonra güler, bana bir sigara uzatır ve bir daha yapmayacağına dair söz verirdi. Ertesi gün tabii ki, saldırıya tekrar başlardı."
"Barzani zenginleşirken Talabani güçsüz kalıyordu."
“Bir yol ayrımındaydım” dedi Talabani akıcı ama aksanlı İngilizcesiyle. Yüzüne bakan iki yüzü olduğunu ve bunların ikisinin de güvenli olmadığını söylerdi. Son yıl olduğu gibi Barzani’yle savaşmaya devam edebilirdi, ama savaş artık yıpranma savaşı haline gelmişti ve kesin bir yenilgiye uğratması olası görünmüyordu. Bu arada, petrol parası Barzani’ye inanılmaz bir nakit para akışı sağlıyordu. Çatışmanın şu anki seviyesinde Talabani’nin bir ya da iki hafta içinde savaşacak hiçbir şeyi kalmayacaktı. Ya Barzani ve KDP’ye karşı, KYB’nin tüm silah ve cephane stokları tamamen bitene kadar bütünüyle saldırı başlatıp bir ölüm kalım savaşı verecek; yada İran ya da Türkiye gibi bir dış güce dayanarak Saddam’ı kuzeye girmeye teşvik etme riskine katlanacaktı..”
CIA'den Rick Francone,"Saddam ile birlikte ABD'nin suçları da gömüldü"
Ali Kerküklü'nün gazetemize gönderdiği yazısında 8 yıl süren Irak-İran savaşı ve daha sonra büyük bir "ün kazanan" Saddam'ın kimyasal silahları konusunda çok çarpıcı ve belgelere dayanan açıklamalar yer alıyor;
"Amerika’da Ulusal Güvenlik Örgütü, Merkezi Haber Alma Örgütü (CIA), Federal Soruşturma Dairesi, Ulusal Keşif Ofisi gibi bilinen tam 13 tane istihbarat örgütü var. Bunlardan, DIA yani Savunma İstihbarat Örgütü Amerika’nın askeri istihbaratını yürüten en tepedeki organ. DIA savunma savaşı yapan bir istihbarat örgütü olarak biliniyor. Tüm dünyada 7000 üstünde askeri ve sivil çalışanı var. DIA’nın görevi diğer istihbarat örgütlerinden farklı olarak yabancı ülkelerin askeri güçlerine istihbarat desteği sağlamak ve böylece onları yönlendirmek. Aslında DIA bu yöntemle diğer ülkelerin de askeri güçlerinin Amerikan politik çıkarlarına uygun olmasını sağlıyor. 80’li yıllardaki en büyük görevi İran-Irak savaşı sırasında Irak güçlerine yardımcı olmaktı. İran-Irak savaşı sırasında DIA dinlediği telsiz konuşmaları, çektiği uydu fotoğrafları ile roket saldırılarının nerelere yapılacağını haber vererek Irak ordusunubilgilendirdi. Ve Irak’ın hava operasyonlarını bizzat yönlendirdi. Irak’ta o dönemde tam 60 DIA ajanı bulunuyordu. DIA mensuplarının Iraklı askerlerle bizzat operasyonlara gittikleri dahi oldu. Bir DIA yetkilisi olan Rick Francona, 1988 yılında bizzat Iraklı askerlerle beraber kimyasal silahların ve atropin gazının üretildiği tesislere gittiklerini ve bu silahları da rapor ettiğini açıkladı. Amerikalılar kimyasal silahların varlığını, İran’a ve Kürtlere karşı kullanıldığını CIA sayesinde biliyorlardı."
Robert Fisk anlatıyor;
"Arap dünyasında Saddam’ın 1980’deki İran istilası öncesinde üst düzey Amerikalı yetkililerle bir dizi toplantı yaptığına ve Pentagon’un, İran’ın savaş düzeni hakkında istihbarat sağlayarak Irak askeri aygıtına yardım etmesi emri aldığına dair kanıtlar var. 1987’nin sisli bir gününde, Köln yakınlarında bir Alman silah tüccarıyla görüşmüştüm; Amerika’nın isteği üzerine Washington’la Bağdat arasındaki ilk doğrudan bağlantıyı bu adam kurmuştu.
Şunları anlatmıştı bana: “Sayın Fisk, savaşın en başında, Eylül 1980’de Pentagon’a davet edildim. Orada bana İran cephe hatlarını gösteren en son ABD uydu fotoğrafları teslim edildi. Fotoğraflarda her şeyi görebiliyordunuz. İran’ın Abadan’daki ve Hürremşehr’in arkasındaki top mevzilerini, Karun Nehri’nin doğusundaki siperleri, ki binlerceydi, Bir ordu bundan daha fazlasını isteyemezdi. Ve bu haritalarla birlikte Washington’dan Frankfurt’a,oradan da Bağdat’a uçtum. Iraklılar çok ama çok minnettardı!”
" CIA'den Albay Francona ve Albay Lang herşeyi biliyorlardı"
"İran’ın Irak’la sekiz yıllık savaşına dair resmi tarihi, Saddam’ın İran birliklerine karşı ilk kimyasal silahı 13 Ocak 1981’de kullandığını gösteriyor. O dönem İranlılar bu korkunç kokteyli Saddam’a ABD’nin verdiğini iddia etmişti. Washington bu iddiayı reddetti. Fakat İranlılar haklıydı.Amerika’nın bu vahşete suç ortaklığı yapmasını sağlayan uzun müzakereler hâlâ bir sır, ki bu süreçte Başkan Ronald Reagan’ın görevlendirdiği adamlarından biri eski ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’di. Saddam’ın bütün ayrıntıları bildiğine şüphe yoktu. Irak’ın kimyasal silah kullanımının ne boyutlara vardığından habersiz değildi. Sözgelimi 1988’de Saddam, ABD savunma istihbaratı yetkililerinden Yarbay Rick Francona’nın Irakgüçlerinin İranlılardan geri aldığı Fao Yarımadası’nı ziyaret etmesine şahsen izin verdi.
Francona, Irak genelkurmayına İran mevzileri, taktik planlama ve bombardıman hasar tespiti konusunda gizlice bilgi sağlayan 60 Amerikalı subaydan biriydi. Yarbay Rick Francona, Washington’a Iraklıların kimyasal silah kullanarak zafere ulaştığını rapor etti. O dönemde üst düzey savunma istihbarat yetkilisi olan Albay Walter Lang, sonradan Saddam tarafından savaş alanında gaz kullanılmasının ‘ciddi bir stratejik kaygı nedeni sayılmadığını’ söyleyecekti.