Mihrişah SAFA/Londra-Britanya Türk Kadınları Derneği’nin çevrimiçi olarak düzenlediği “Çevreye Duyarlı Toplum İçin Bireysel Dönüşüm“ konulu toplantıda Türkiye’nin çevrecilik konusunda önde gelen uzmanlarından Prof. Dr. Ayşegül Pala, çevre kirliliği ve çevreyi korumak için bireylere düşen sorumluluklar hakkında kapsamlı bilgi verdi. Toplantıya İzmir Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Huriye Serter, sanatçı Zeliha Sunal ile çok sayıda kişi katıldı.
Çevreyi korumak için herkese sorumluluk düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Ayşegül Pala, “Çevreye duyarlı bir toplum için önce bireysel dönüşüm gerekli. Bireysel dönüşüm için çevreci yurttaş eğitimine tabi olmak, çevre konusunda bilgi sahibi olmak ve aktif olmak gerekiyor” dedi. LONDRA’da kurulu aktif sivil toplum kuruluşlarından Britanya Türk Kadınları Derneği (BTKD), “Çevreye Duyarlı Toplum İçin Bireysel Dönüşüm“ konulu toplantıda Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü ve öğretim üyesi, Çevre Mühendisi Prof. Dr. Ayşegül Pala’yı konuk etti. Prof. Pala doğal varlıkların korunması, sürdürülebilir çevre, yenilenebilir enerji, geri dönüşüm, geri kazanım ve gündemin üst sıralarında yer alan küresel ısınma, iklim değişikliği ve müsilaj konularında katılımcılara bilgi verdi.
“ÇEVRECİ YURTTAŞ, EKOLOJİK VATANDAŞ NASIL OLUNUR?”
Çevrecilik konusunda Türkiye’nin sayılı uzmanlarından olan Prof. Ayşegül Pala, iki saate yakın süren toplantıda, çevreye duyarlı bir toplum oluşturmak için ‘çevreci yurttaş’ yetiştirmenin önemine vurgu yaptı ve ekolojik vatandaşlık hakkında bilgi verdi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56’ıncı maddesinin, çevreyle ilgili olduğunu ve herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunun belirtildiğini ifade eden Prof. Ayşegül Pala, “Anayasamıza göre, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Yani, çevre konusunda hem Devlete hem de vatandaşlara görevler verilmiştir” dedi.
Ayşegül Pala, “Çevreye duyarlı bir toplum için önce bireysel dönüşüm gerekli. Bireysel dönüşüm için çevreci yurttaş eğitimine tabi olmak, çevre konusunda bilgi sahibi olmak ve aktif olmak gerekiyor. Her bireyin küçük yaştan itibaren çevre konusunda duyarlı yetiştirilmesi, herkesin karbon ayak izini, ekolojik ayak izini hesaplayarak bunları azaltmayı öğrenmesi, azaltamayacağı durumlarda ise örneğin agaç dikmek gibi doğayı restore edecek girişimlerde bulunması gerekir” diyerek bu konuda verilecek eğitim ve teşviklerin önemine dikkat çekti.
“ÇEVREYİ KORUMAK İÇİN BİREYLERE DÜŞEN GÖREVLER”
Çevre Teknolojileri, Nanoteknoloji, Biyoteknoloji, Geri donusum - Geri Kazanim, Yenilenebilir Enerji Kaynaklari, Sürdürülebilir Cevre, Doğal Varlıklarımızın Korunmasi gibi konularda uzman olan Prof. Ayşegül Pala, çevrenin korunması amacıyla gündelik hayatta alınacak önlemler hakkında şunları önerdi: “Öncelikle işe enerji tasarrufuyla başlayabiliriz. Kullanmadığımız enerji tüketen araçları kapatmak, güneşten, gün ışığından maksimum faydalanmak, çöpleri ayrıştırmak, beyaz eşyada düşük enerji ve su tüketen modelleri tercih etmek, plastik kullanımını azaltmak, kullandığımız ürünlerin çevreci olmasına dikkat etmek ve yenilenebilir enerji kullanmak alınacak önlemlerin başında geliyor”.
Ayşegül Pala, “İhtiyacın yoksa alma, gereksiz tüketimden kaçın, atma- tamir et, geri dönüştür ve geri kazandır” şeklinde tavsiyede bulundu.
“MASKENİZİ DOĞAYA ATMAYIN”
Ayşegül Pala, pandemi döneminde kullanılan maskelerin çevre için yeni bir tehlike yarattığına dikkat çekerek “Tek kullanımlık atılabilir maskeler plastik türevi maddelerden üretildiği için geri dönüşümü yok. Araştırmacılar bu tür maskelerin doğada erimesinin 450 yıl alacağını söylüyor. Kesinlikle çevreye atılmaması, kapaklı plastik bir kovada 72 saat bekletildikten sonra çöpe atılması gerekir. Atılabilir maske yerine yıkanabilir maske kullanmak çevreye daha az zararlı” dedi.
“Birleşmiş Milletler tarafından çevreyi olumsuz etkileyen en önemli üç faktör olarak nüfus artışı, ozon tabakasının delinmesi ve iklim değişikliği gösterilmektedir. Bu gidişi önleyemezsek insanlığı büyük tehlikeler bekliyor” diyen Prof Pala, Marmara Denizi’nde son zamanlarda görülen müsilaj sorununa da değindi.
“Müsilaj sorunu sadece bizim denizlerimize has bir sorun değil."
Bu konuda dikkati çeken ilk bilimsel yayın İtalya’da Adriyatik denizi kıyılarında 1995 yılında görülen müsilaj hakkındadır. Bu bir doğal oluşumdur. Denizlerdeki alg’ların patlamasıyla oluşur. Rüzgarla da dağılır. 2017 yılında Selanik’te de şahit oldum. Tüm deniz veya nehir üzerini kapatarak, oksijenin alt tabakaları geçişini önleyerek, su altındaki yaşama zarar verir” dedi.