AB ile İngiltere'nin bu süre içerisinde başta ticaret olmak üzere ayrılık sonrası ilişkilerin niteliğini belirleyecek bir anlaşma yapması öngörülüyor. Bazılarına göre, esas zorlu süreç şimdi başlıyor. BBC muhabirleri, İngiltere'nin AB üyeliğinden ayrılmasının (Brexit) ardından çözmesi gereken beş önemli meseleyi inceledi.
1. AB ile ticaret anlaşması yapmak
Hukuken AB üyeliğinden çıkışın tamamlanması, İngiltere'nin de hem Birlik ile hem de ABD gibi diğer ülkelerle resmi ticaret müzakerelerine başlayabileceği anlamına geliyor. İngiliz hükümeti, 31 Aralık 2020 tarihinde dolacak olan geçiş sürecini uzatmak istemiyor. Bu nedenle AB ile ilişkilerin geleceğini belirleyecek yeni bir anlaşmaya varılması için zaman oldukça az. Resmi görüşmelerin, 27 AB üyesinin müzakere çerçevesi üzerinde uzlaşmaya varmasının ardından Şubat sonunda başlaması bekleniyor. Anlaşmanın geçiş süreci sona ermeden birkaç ay önce tamamlanması ve yürürlüğe girmesi öngörülüyor. Bu da, aslında sürenin sadece çok basit bir serbest ticaret anlaşmasının yapılmasına yeteceği anlamına geliyor. Daha detaylı konuların ise geçiş sürecinin ardından ele alınacağı tahmin ediliyor. Hükümet, ihracat ve ithalatın herhangi bir sınırlamaya veya gümrük vergisine tabi olmadan yapılmasını öngören "sıfır gümrük vergisi, sıfır kota" ilkesine dayanan bir anlaşma yapmak istiyor. Gündeme gelecek bir diğer konu da hizmet sektörüne ilişkin düzenlemeler. İngiltere'deki toplam işgücünün yüzde 80'i finans, yeme-içme ve eğlenceyi de içeren hizmet sektöründe çalışıyor.
Bir anlaşmaya varılması iki tarafın da arzu ettiği şey. Ancak anlaşma görüşmelerinin zorlu geçmesi bekleniyor.
Özellikle balıkçılık, adil rekabet ve Avrupa Adalet Divanı'nın rolü gibi konularda uzlaşmazlık yaşanabilir.
Öngörülen süre içerisinde anlaşma sağlanamaması da olasılık dahilinde. Bu durumda, 2020 yılının sonunda İngiltere-AB ilişkilerinde yeni krizler ortaya çıkabilir.
2. Güvenlik alanındaki düzenlemeler
11 ay gibi bir sürede ticaret anlaşması yapmak yeterince zor bir görev değilmiş gibi, İngiltere'nin AB üyeleriyle bir de güvenlik işbirliği konusunda da bir anlaşmaya varması gerekiyor. İngiltere ve AB'deki politika ve güvenlik uzmanları, Brexit'in ardından işlerin daha da zorlaşacağı konusunda hemfikir. Örneğin, Avrupa genelindeki organize suçlarla ilgili büyük soruşturmaları koordine eden Europol'un karar mekanizmasında İngiltere artık yer almayacak. Bu da Manş Denizi üzerinden yapılan insan ya da silah kaçakçılığı gibi İngiltere'nin önceliği olan konuların yavaş yavaş Europol'un gündeminden çıkması sonucunu doğurabilir. İngiliz polisi, şimdilik yabancıların sicil kayıtlarına bakılan ya da kıta çapında arananları gösteren AB sistemini kullanmaya devam edecek.
Ancak, her üyenin AB dışı ülkelerle veri paylaşımını düzenleyen farklı uygulamaları var. Bu nedenle İngiltere'nin bu verilere erişimi ya duracak ya da kısıtlı bir şekilde sürecek.
Ticaret konusunda da varılacak anlaşmaya göre, ürünlerin sınır kapılarında açılıp kontrol edilmesi olasılık dahilinde. Bu da, taze gıdaların maliyetini artıracağı gibi, raf ömrünü de kısaltacak.
Gıda üreticilerini temsil eden Yiyecek ve İçecek Federasyonu, ortadaki en karmaşık sorunun AB ile "menşei kuralları" gereklerini karşılayan bir ticaret anlaşmasına varmak olacağını söylüyor.
İngiltere'de üretimde hem ülke içinde hem de ülke dışında üretilen malzemeler kullanılıyor. AB'nin son dönemde yaptığı ticaret anlaşmalarıyla getirilen kurallar çerçevesinde, bu üretim modeline devam etmek mümkün olmayacak.
4. Dünyada yeni bir rol
Brexit sonrası hükümetin önündeki en önemli meselelerden birisi de İngiltere'de dünya politikasındaki yerini oluşturmak olacak. Bakanlar Kurulu'nun hükümetin "Küresel Britanya" olan sloganının altını doldurması gerekiyor. Avrupa ve ABD arasında köprü olan geleneksel rol artık sona eriyor. Bunun yerine, hükümet daha bağımsız bir dış politika geliştirmek istiyor. Bu aynı zamanda iç meselelere daha fazla odaklanacağı için İngiltere'den artık ABD'ye otomatikman verilen desteğin de azalacağı sonucunu doğurabilir. Ayrıca bu durum, Avrupalı müttefiklerle de ilişkilerin yeniden tanımlanması anlamına geliyor. Artık Avrupa ülkeleriyle ilişkiler AB üzerinden değil, daha ufak mevcut gruplar üzerine oturuyor olacak. Bunlar arasında özellikle İran gibi konularda çalışan İngiltere, Almanya ve Fransa'nın oluşturduğu, gayrı resmi adıyla E3 olarak bilinen grup da yer alıyor. Hükümetin yeni dönemdeki dış politikasındaki en büyük zorluk, AB üyeliğinin yarattığı kalkan olmadan, giderek daha güçlenen Çin ile savunmaya çekilen ABD arasında bir yol bulmak olacak.
Bu nedenle Başbakan Boris Johnson da bu yıl içerisinde İngiltere'nin güvenlik, savunma ve dış politikasının "bütünlüklü bir şekilde gözden geçirilmesini" istedi.
Bu konuyla ilgili raporun yıl sonuna kadar tamamlanması bekleniyor.
5. Son yıllarda yaşananların boşuna olmaması
İngiltere Parlamentosu'nun önündeki alanda toplanan protestocuların sayısını son günlerde iyice azaldı. AB'nin en ateşli destekçileri bile son birkaç yıldır yaşanan siyasi çekişmelerin alevinin söndüğünü kabul ediyor. Johnson'ı bekleyen en büyük sıkıntı, Brexit'in son yıllarda yaşanan tüm siyasi tartışmalara değer olduğunu kamuoyuna göstermek. Bu, kolay bir iş değil. Brexit destekçileri, İngiltere'nin yetkilerini en kısa süre içerisinde Brüksel'den geri almasını istiyor. Ancak geçiş döneminde, mevcut statükonun üç aşağı, beş yukarı aynı kalması öngörülüyor. Cuma akşamı Brexit'i kutlamak için şampanya patlatanlar dün sabah uyandıklarında pek de fazla şeyin değişmediğini gördü.
Bu taraftaki coşku ve heyecan yönetilebilir mi?
Her ne kadar AB'de kalma ya da çıkma tartışması artık sona ermiş olsa da seçmenlerin bazıları büyük bir akılsızlık yapıldığını düşünüyor. Ayrıca hükümetin yapmak istediği ticaret anlaşmasının da yılsonuna kadar hazırlanamayacağı yönünde endişeler de var.
Jonhson'ın artık Brexit'in B'sini duymak istemediğini düşünüyorum ancak son yıllarda yaşanan tüm bu çalkantılara değer olduğunu da göstermesi gerekiyor.
Johnson, tarih kitaplarındaki yerini çoktan aldı almasına ama hakkında ne yazacağı hala belli değil.
Kaynak: BBC Türkçe