Seninle tanıştığımda yaralıydım. Yaralarımı sakladım. Seninle tanıştığımızda öfkeliydim. Öfkemi sakladım. Umutsuzdum, umutsuzluğumu sakladım ve hayatımda ilk kez saklanmanın iyi geldiğini fark ettim. Yaralarımız bazen elimizden tutar, şifanın serin yollarına düşürür bizi. Bazen de gerçekten kim olduğumuzu saklar, kor alevden kısır döngülere mahkûm eder. Sığınağımız da olabilir cehennemimiz de.
Üçüncü bir yol açar belki bazen: Adına kabul denir.
Akın Olgun, bu üçüncü öykü kitabında yaralarıyla farklı ama hepimize az çok tanıdık gelecek şekillerde baş etmeye çalışan kadınları anlatıyor. Teslim bayrağını çekmeyen, direnen, ama toplum tarafından farklı zincirlere vurulan kadınları. Bir dile, bir odaya, bir kafese, bir eve hapsolan kadınları. Yaralarına hapsedilen kadınları.
Koca yapılar ve boğucu gelenekler arasında kendine nefes alacak küçük sahalar açan kadınları. Bu hayatların hem tanığı hem sanığı olduğumuzu söyleyen yazar, gerçek hikâyeler anlatmaktan bir an bile vazgeçmiyor ve bilgece bir kabul duygusu barındıran üslubuyla kendi yaralarımıza bakmamız için bizi de cesaretlendiriyor.