*Merkezi Ankara'da bulunan Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu ile Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi'nin organizasyonu muhteşem geçti.
*Türkiye'den 60 akademisyenin, Almanya, Ukrayna ve Azerbaycan ve Hollanda'dan 180 konuğun katıldığı sempozyum büyük ilgi topladı.
*Katılımcılara hediye edilen İlhan Karaçay'ın 'Göçün 50'inci yılı' kitabı sempozyuma damgasını vurdu.
AMSTERDAM (ÇAYPRESS),- Hollanda'ya Türk işçi göçünün 50'inci yılı kutlamaları çerçevesinde Amsterdam Vrije Üniversitesi'nde yapılan sempozyum muhteşem geçti.
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi ve Merkezi Ankara'da bulunan Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu'nun ortaklaşa organize ettikleri "Hollanda'ya Türk İşgücü Göçünün 50. Yılında Uluslararası Türkiye-Hollanda İlişkileri Sempozyumu ve Karma Türk Sanatları Sergisi"ne Türkiye'den 60 akademisyenin, Almanya, Ukrayna ve Azerbaycan ve
Hollanda'dan 180 konuk katıldı.
Akademisyen, gazeteci, sivil toplum temsilcileri, düşünce ve kanaat önderlerinin bildiri sundukları sempozyum, program açılışı ve protokol konuşmalarıyla başlayıp, beş ayrı oturum halinde icra edildi.
Program'da, T. C. Halk Kültürü Araştırmaları Merkezi tarafından, Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör'e Türk kültürüne hizmet ödülü de verildi.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör, 2014 yılının Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan ilk misafir işçi anlaşmasının 50'inci yıldönümü ve 2014 yılının aynı zamanda Tüırkiye – Hollanda diplomatik ilişkilerinin de 402'nci yıldönümü olduğuna dikkat çekti.
Güngör konuşmasında,''Bu sempozyumda bir çok katılımcı Türkiye Hollanda ilişkilerine parmak basarken, önemli bir farklılığın da, bildiri sunacak olan bilim adamlarının arasında, Hollanda'da yetişen 3'üncü nesil Türklerin de olmasıdır. Genç akademisyenler Hollanda Türkleri'nin yani kendi sorunlarıyla ilgili bildiriler sunacaklar. Bu sempozyum, bu gençlere böyle bir imkan ve fırsat hazırlıyor. Onları Türk bilim dünyasıyla tanıştırarak, düşüncelerini Türk dünyasına iletme fırsatı veriyor'' diye konuştu ve bu sempozyumun aynı zamanda Hollanda Türkleri'nde bir dönüşümün de sembolünü oluşturduğunu belirtti.
Veyis Güngör, İlhan Karaçay'ın, 'Hollanda'ya Türk Göçünün 50'inci Yılı' kitabını katılımcılara hediye olarak sunacaklarını belirtti. Karaçay'ın kitabı sempozyuma damgasını vurdu.
Veyis Güngör'den sonra, T. C. Halk Kültürü Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. İrfan Nasrattinoğlu da yapmış olduğu konuşmasında, Kurum olarak yıllardır eski Sovyetler Birliği'ndeki ülkeleri ziyaret edip, o ülkelerde programlar yaptıklarına dikkat çekti ve şöyle devam etti: ''Bir kısım arkadaşlarımız, ' Batı ülkelerinde de neden programlar yapmıyorsunuz' sorusunu yönelttiler. Biz de, Bulgaristan'dan başlayıp, Romanya, Moldova, Belçika ve bugün de Hollanda'da Türk işçi göçünün ellinci yılında bu sempozyumu, Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi ile birlikte gerçekleştirmekteyiz. Türkiye, Ukrayna, Azerbaycan ve Almanya'dan aramıza katılan akademisyenler göç ve Türk kültürü ile ilgili hazırladıları bildirileri siz değerli sempozyum üyelerine takdim edeceklerdir. Önümüzdeki yıllarda Avrupa'nın değişik ülkelerinde bu tür çalışmalarımız devam edecektir.''
T.C. Rotterdam Başkonsolsu Togan Oral yapmış olduğu konuşmasında, katılımcılara Hollanda Türkleri hakkında spesifik bilgiler sundu. Türkler'in Hollanda'da sayılarının beşyüzbine ulaşmış olduğunu belirten Oral şöyle devam etti: ''Türkler'in Hollanda'da bulunuşlarının 50'nci Yılı. Hollanda'ya gelen insanlarımız Anadolu'da tarladaki işlerini bırakıp bizim şu anda sempozyum yaptığımız bu büyük binaların bulunduğu şehre geldiler. Artık bu insanların üçüncü kuşaktan olan gençlerimiz bugün sizlere bilimsel bildiriler sunacaklar. Bu olay bile tek başına Hollanda'da Türk insanının başarısıdır. Türk Dünyası ulu bir çınardır. Bu çınarın kökleri orta Asya'ya uzanır. Semerkant'a, Buharaya. Bu çınarın kökleri Selanik'ten, Üsküp'ten en önemlisi de Anadolu'dan beslenmektedir. Bu millet berebarinde getirmiş olduğu değerlerle gitmiş olduğu ülkelerin medeniyetinin değerleriyle birleştirip, zenginleştirmekte ve kendine bir yaşam biçimi oluşturmaktadır. Hollanda'daki insanınımız elli yıl önceki düşüncesi, bir kaç yıl çalışıp hemen geri dönmekti. Üç yıl, beş yıl en fazla. Ancak hikaye böyle gelişmiyor. Türk insanı hırslı, çalışkan. Günde sadece sekiz saat değil belki oniki saat, on altı saat çalışmıştır. Ancak bu noktada bir eksiklik vardır. Ne biz, ne onlar ne de içinde bulundukları ülkelerin bu insanlarla ilgili herhangi bir planları, politikaları olmamıştır. Bunu kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Kimsede bir plan yoktu. Ve şartlar bu insanları buraya adeta mahkum etmiştir. Çünkü sevecekleri torunları burada, çocukları burada. İşte bu gerçeklerden hareketle insanımız daha çok içe kapalı bir hayat tarzı geliştirerek mutlu olmayı denemiştir. Tabiiki bu demek değildirdir, içinde bulundukları toplum ile ilişkide bulunmuyorlar. Diğer ülkelerin diplomatları bizim bu ülkede insamızla ilişkilerimizi adeta kıskanmaktalar. Çünkü Türk devleti artık insanımızla iç içedir. Onların acıları ve sevinçleriyle birlikteyiz. Hollanda yetkilileri Türkler'in bu organize olmuş halinden gayet memnunlar. Bir eleştiri de var elbette. Türk toplumunun fazla içeri kapanık olması ki, bu yıllar önce Türklerin birarada yaşama refleksinden kaynaklanmaktadır. Ama yeni yetişen genç nesilerimizle, ulu çınarın köklerinden beslenerek, Hollandalı Türkler olarak toplumun içinde hakkıyla yer alacaklardır. Bu yönde örneğin eğitim alanında çok bariz bir gelişme var.
Kızlarımızın yüzde 40'ı üniversite eğitimi almaktadır. Evet bu benzeri toplantılar Hollanda'daki Türk toplumunun gelişimine katkıda bulunmaktadır.'
Sempozyumda bir bildiri sunan Drs. Mehmet Tütüncü de kendi göç hikayesinden örnekler verdi. Tütüncü şunları söyledi: 'Elli yıllık göçün, kırk yılını bilinçli olarak yaşadım. Göç tarihinin canlı şahidiyim. İlk yıllarda en çok çektiğim zorluk, sokakta Türkçe konuşan kimse yoktu. Sadece annemle, babamla Türkçe konuşuyorduk. Yıkllar sonra Amsterdam Üniversitesine yazıldım. Benim zamanımda Üniversitede okuyan Türk çocuklarının sayısı binde bir di. İki yıl önce Hollanda Türkiye ilişkilerinin 400. Yılını kutladık. Bu çerçevede bir çok etkinlik oldu. Biz örneğin Prens ve Paşa adında bir kitap hazırladık. Göçün 50. Yılında da bu ve benzeri çalışmaların devam etmesi gerekir. Ancak yılın yarısına geldik, ciddir bir etkinlik olmadı. Bugünkü etkinlik, 50. Yıl kutlamalarına örnek teşkil etmektedir. Bunun için İrfan Nasrattinoğlu hocaya bizi böyle bir Sempozyumu organize etmeye teşvik ettiği için kendisine teşvik ederim.'
Sempozyum'da T. C. Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver, "Göç ve Kimlik Bilinci Bağlamında Hollanda'da Din Hizmetleri"; Rotterdam Üniversitesi Öğretim görevlisi Prof. Dr. Özcan Hıdır,"Göçün 50. Yılında Hollanda'da Entegrasyon ve (Dini) Özgürlük Tartışmaları Bağlamında Türkler"; Hacettepe Üniversitesinden Prof.Dr.Meliha Demet Ulusoy "Tarih Bir Anahtar Olabilir mi? Entegrasyon ve Exchange Teorileri Bağlamında Türkiye -Hollanda İlişkilerinin Analizi"; Kastamonu Üniversiteinden Prof.Dr.Ali Rafet Özkan, "Reform Sürecinde Avrupa'da Din Hürriyeti Mücadelesi"; Vrije Universitesi Öğretim Görevlisi Dr. Arslan Karagül ,"Göç ve Hollanda'da Din ve İlahiyat Eğitimi"; Hacettepe Üniversitesinden Yrd.Doç.Dr.Nilüfer Demir ,"Küreselleşme, Çokkültürlülük; Göç ve Çelişkiler"; Almanya'dan Dr. Latif Çelik, "Mehter Müziğinin Avrupa Bando Takımlarındaki İzleri" olmak üzere göç ve Türkiye Hollanda ilişkileri alanında 52 bildiri sunuldu.
Sempozyumda sunulan bildiriler önümüzdeki aylarda kitap olarak yayınlanıp, geniş kitlelere ulaştırılacak.
Program'da ayrıca Cemile Didem Özışık Kahkia, Elif Özdoğlar, Valida Pashayeva, Melek Şahan, Özlem Uslu, Çağrı Yalçın, Funda Yeşilyurt ve Hacer Yılıkoğlu koleksiyonundan oluşan ve Türk halk kültürünü konu alan Karma Türk Sanatları Sergisi katılımcıların beğenisine sunuldu