Suna Alan / Londra-Fransızca bir kelime olan ‘luthier’ özel anlamı ile telli çalgıları yapan kişilere, genel anlamı ile müzik aleti yapmayı meslek edinen kişilere denmektedir. El becerisi gerektiren, ahşabı tanıyan, en güzel tınıyı oluşturmak için hassas bir işçiliğe sahip olan bir çalgı yapım ustası ’luthier’, çıraklık-kalfalık-ustalık hiyerarşisi ile yetişmekle birlikte, günümüzde çeşitli eğitim kurumlarının çalgı yapım bakım ve onarım bölümlerinin verdiği eğitimler sonucunda da yetiştirilmektedir. İşte hem iyi bir müzisyen hem de bir luthier olan Erdal Yapıcı da usta-çırak ilişkisiyle yetişmiş bir çalgı yapım ustası. Çaldığı enstrümanları kendi yapan Erdal Yapıcı, 2019 yılında Londra'ya taşınmış ve halen Londra'da müzik kariyerine devam etmektedir. Londra’da Stoke Newington’da yakın zamanda faaliyet göstermeye başlayan müzik okulu DB Music’te enstrüman tamiri yapan Yapıcı’yı yerinde ziyaret ettik.
Kendinizi tanıtır mısınız?
Adıyaman’da doğdum. Ailemizde saz çalanlar olduğundan ve Alevi olmamızdan kaynaklı kulağım zaten melodilerle doluydu. Bunun müzik hayatı başlangıcı için çok önemli bir unsur olduğunu düşünüyorum. Kültürün bir parçası olan müzik öğesi, bir süre sonra zaten su içmek kadar doğal geliyor. 12 yaşımda saz çalmaya başladım. Aynı yıllarda gitarla tanıştım ve birkaç yıl sonra kopuz denemeye başladım. Lise öğrenimimi Adıyaman’da tamamladıktan sonra Ankara Hacettepe Üniversitesi'nde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık eğitimi aldım. Üniversite yıllarında çeşitli merkezlerde gitar ve saz dersleri verdim, müzisyen olarak birçok projede yer aldım. 2008 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Yüksek Lisans Programına kabul edildim. İstanbul’da hem öğretmenlik yapıp hem de müzik hayatıma devam ettim. Enstrümanlarım ile çeşitli sanatçıların albümlerine katkıda bulundum. Bir yandan okul diğer yandan ise enstrüman dersleri, sahne çalışmaları, koro çalışmaları ve enstrüman yapımı devam ediyordu.
Son üç yıldır Londra'dayım. Tamamen yeni bir başlangıç oldu burası benim için. Şu an sadece müzik üzerine çalışmaktayım; dersler, enstrüman yapımı ve sahne çalışmaları.
Luthier olmaya nasıl karar verdiniz ya da bu yolculuk nasıl başladı?
Gitar çalarken aklımda hep yapısıyla oynayıp daha iyi veya farklı nasıl ses elde edebilirim düşüncesi vardı. Bunu başka bir luthier'e yaptırmanın çok zor olacağını düşündüm sonrasında. Öncelikle muhtemelen karşımdakine aklımdakinin yarısını bile aktaramayacaktım ve aktarabildiğimin yarısı bile yapılabilseydi yine de istediğimi elde edemeyecektim. Maliyetli olmasını ve zaman almasını söylemiyorum bile. Bir de kim bilir kaç kez tekrar edilmesi gerekecekti. Nihayetinde zımpara yapmaya başlamışken sonrasında kendimi gitar yaparken buldum. Tabi öncesinde denemeler yaptım ve sonunda kendi enstrümanlarımı üretmeye başladım. Bir süre sonra yaptığım enstrümanlar çoğalınca ve beğenilince sipariş alıp satmaya da başladım ve bu iş ilerlemiş oldu benim için.
Enstrüman yapımı için iki ustanın/arkadaşımın yardımlarını alıp usta çırak ilişkisiyle bu işi öğrendim. Araştırmalar yapıp öğrenebildiğim kadar öğrenip sonrasında hepsini unutmaya çalışıp enstrümanlarımı yapmaya çalışıyorum, diğer türlü önyargılara kapılabileceğimi düşünüyorum. Bu yöntem çok daha geniş yaklaşıp özgürlükçü yaklaşabilmeme yardımcı oluyor. Örneğin balkonsuz akustik gitar çalışmasının çok üst seviye yerlere gelebileceğini düşünüyorum.
Hangi çalgıları yapabiliyorsunuz, en çok yapmayı sevdiğiniz çalgı hangisidir?
Gitar ve bağlama yapıyorum ancak sahne için farklı çalışmalar da yaptım. Çift taraflı gitar, silent ud, lavta ve gitar bunlardan bazıları. Yapmayı en çok sevdiğim enstrüman ise akustik gitar.
Üretimini yapmış olduğunuz çalgılar, sizce en iyi hangi malzemelerden yapılır?
Bir çok seçenek var tabi ki ancak rosewood ailesinin bu iş için çokça uygun olduğunu söyleyebilirim. Tabi ki enstrümanın farklı yerleri için farklı ağaçlar kullanmak gerekebiliyor. Kapak için ladin, sap için maun, arka ve yanlar için Indian rosewood gibi... Yerli ağaçlardan da çok kullandım, son yaptığım elektrik gitarım için Adıyaman'dan getirdiğim dut ağacını kullandım örneğin.
Bununla birlikte şunu da söylemek gerekir, kaliteli ağaç çok önemli ancak ustalık yani nasıl yapıldığı sanırım daha önemli. Doğru ağaçlar ve doğru bir yapımla işte çok iyi sonuçlar almak şaşırtıcı olmaz.
Bir çalgıyı ne kadar bir sürede yapabiliyorsunuz? Örneğin bir gitarı 9-10 günde bitirmek mümkün ancak her gün sadece bu işle uğraşırsanız böyle. Benim gibi ayrıca müzisyen olan ve müzik dersleri de veren biri için bunu söylemek çok zor, uzayabiliyor bazen.
Kullandığınız ham maddeler hakkında bilgi verebilirmisiniz? Ağaçlar için daha çok maun, ladin, sedir, cocobolo, ziricote, indian rosewood ve Brazilian rosewood kullanıyorum ancak bahsettiğim gibi bazen diğer ağaçları da kullandığım oluyor tabi ki. El aletleri için ise, genel olarak her atölyede bulunması gereken başlıca aletleri kullanıyorum diyebilirim. Tabi bunlara enstrüman yapımı için özel olarak tasarlanmış el aletlerini de eklemek gerekiyor.
Bu işi yapabilmek için gerekli teknik donanım hakkında genel bilgiler verebilirmisiniz? Bu işin okulunu okumak başlamanın yollarından bir tanesi. Diğeri ise usta-çırak ilişkisiyle yetişmek. Asıl önemli olan ise bu işe gönül vermek ve özgürlükçü bakabilmek diye düşünüyorum. Gerisi zaten kendiliğinden geliyor.
Aynı zamanda iyi bir müzisyensiniz? Bu tür mesleklerde iyi çalabilmenin avantajı nedir? Teşekkürler öncelikle. Avantajı çok fazla aslında. Her şeyden önce 'iyi bir enstrüman nasıl olmalıdır'ı daha iyi anlamaya başlıyorsunuz. İkincisi ise sahnede çalarken neler avantaj veya dezavantaj oluyor onu görüyorsunuz. Bir de sorgulayan bir tarafınız varsa gerisi çorap söküğü gibi geliyor ve size keyif alması kalıyor çünkü enstrüman yaparken zamanın nasıl geçtiğini cidden anlamıyorsunuz. Bir seferinde “Aaa çok iyi, yarım saatte bitirdim.” dediğimde tam 5 saat geçmişti.
Günümüzde teknolojinin gelişmesi ile her türlü eşyada olduğu gibi çalgılarda da fabrikasyon vb seri üretimleri görmekteyiz. Çalgı seçerken nelere dikkat etmeliyiz, kaliteli çalgılar hakkında bilgi verebilir misiniz? Öncelikle evet fabrikasyon üretimin de olması gerekiyor gereken talebe cevap verebilmek için ancak bu kez de 'her enstrüman için doğru ağaç kullanıldı mı?' sorusu hayat buluyor. Değişkenimiz ağaç olduğu için, her parçanın stabil ve aynı olmasından bahsetmemiz pek mümkün olmuyor.Bu da beraberinde enstrümanlarda zamanla problemler oluşmasına yol açabiliyor.
Çalgı seçerken, eğer enstrüman çalmayı bilmiyorsanız bu işi bilen birisiyle seçmeniz en doğru yol olacaktır. Kalitenin genelde fiyatla doğru orantılı gittiğini düşünebiliriz ancak bazen tam tersi durumlar da olabiliyor. El yapımı enstrümanlar genelde iyi olurlar ancak onlar da fabrikasyon enstrümanlara göre daha pahalı olabiliyor haliyle. Burada devreye neye ihtiyacınız olduğu giriyor.
Çalgıların bakımı, korunması ve saklanması gibi konularda neler söylersiniz? Öncelikle aşırı sıcak ve soğuktan, ayrıca çok nemli veya çok kuru ortamlardan bir de direk güneş ışığından korumamız gerekiyor enstrümanlarımızı. Londra gibi bir şehirde neme karşı dikkatli olmak gerekiyor haliyle. Bir de belirli aralıklarda tellerini değiştirmek ve bir luthier'e genel bakımı için göstermek doğru olacaktır.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
Kişisel gelişim ve hayata yeni bir pencere açmak için yeni bir lisan öğrenmenin çok elzem olduğunu düşünüyorum. Bu lisanlardan bence en önemlilerinden birisi de müzik.
Bunları anlatma şansını bana verdiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim.