Avrupa Ajansı AVA Avrupalı Türklerin Sesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs'ta kuru gürültüye pabuç bırakmadık

DÜNYA

Başbakan Ersin Tatar, Garantörlük hakkı kolay kolay elde edilen bir şey olmamıştır

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Doğu Akdeniz'de araştırma ve sondaj faaliyetlerimize başlayınca, karşımıza bölgede hesabı olan güçler çıktı. Avrupa Birliği de Rumların yanında yer alarak bu husumet çemberinde yerini aldı. Ülkemize yönelik ithamların ve tehditlerin bini bir para. Elbette kuru gürültüye pabuç bırakmadık, mücadeleyi bir an bile gevşetmedik. Öyle ki, gemilerin borda bordaya geldiği anlar yaşandı. Buna rağmen asla geri adım atmadık ve kendi planımızı uygulamaya devam ettik." dedi.
Erdoğan, Rize’de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Güneysu Konakları önünde düzenlenen Toplu Açılış Töreni'nde vatandaşlara hitap etti.
Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'de, hem kendi menfaatlerini korumanın hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki kardeşlerinin haklarını müdafaa etmenin mücadelesini verdiğini ifade eden Erdoğan, "Soruyorum size, Türkiye'de bundan daha milli bir mesele olabilir mi? İçerideki tüm tartışmaların ötesinde etrafında kenetlenilmesi gereken daha önemli bir konu olabilir mi?


Uluçay: "Doğu Akdeniz'de yeşerecek bir iş birliği, bölgeye ciddi bir katkı sağlayacaktır"


Cumhuriyet Meclisi Başkanı Teberrüken Uluçay, "Doğu Akdeniz'de yeşerecek bir iş birliği, dünyanın bu bölgesinin gelecek 50 yılına ciddi bir katkı sağlayacaktır." dedi.
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Uluçay, Kıbrıs meselesi, müzakereler ve Doğu Akdeniz'de yaşanan gelişmelerle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Kıbrıs meselesinin çözümüne dönük 1968'de başlayan ve yaklaşık 50 yıldır yürütülen bir süreç olduğunu belirten Uluçay, bu sürecin liderler arası görüşmeleri içerdiğini kaydetti.
Kıbrıs Türk tarafı olarak hep yapıcı olduklarını ifade eden Uluçay, "Çünkü biz Kıbrıs Türk tarafı olarak Kıbrıs sorununun bir an önce çözülmesi, Kıbrıs Türk halkının da en az Kıbrıs Rum halkı kadar dünyada hak ettiği yeri alması için yoğun bir mücadele içerisindeyiz. Gerek siyasal partiler gerekse siyasetçiler olarak her platformda çözümü isteyen taraf pozisyonunda, kararlı bir şekilde, ne istediğimizi bilen ve sonuç itibariyle Kıbrıs Rum halkının da bizimle Ada'nın yönetimini paylaşabileceği bir model çerçevesinde görüşmelerimize bugüne kadar sabırla devam ettik. Bundan sonra da aynı kararlılık ve sabırla devam edeceğiz." diye konuştu.
Kıbrıs Türk tarafının bu süreç içerisinde sonuna kadar siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılım gibi konularda ısrarcı olduğunu söyleyen Uluçay, "Güney Kıbrıs, Ada'nın yönetimini bizimle paylaşmak istemiyor. Esasında temel sorun bundan kaynaklanıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Uluçay, temel yaklaşımlarının Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde, sonuç odaklı ve ucu açık olmayan bir takvim çerçevesinde bu sorunun siyasi eşitlik temelinde çözülmesini arzuladıklarını dile getirdi.


Uluçay, şöyle devam etti: 


"En son 2017'de Crans-Montana'da sorunun çözümüne çok yaklaştıklarını fakat GKRY'nin seçimleri bahane ederek, yine masayı terk eden taraf olduğunu hatırlatan Uluçay, doğal gaz kaynaklarıyla ilgili fırsatın iki toplumun siyasetçileri ve yöneticileri tarafından mutlaka somut bir sonuç elde edecek pozisyona dönüştürülmesi gerektiğini belirterek, ‘bu sadece bizim geleceğimiz için değil Doğu Akdeniz'deki gerginliğin ortadan kalkması içindir. Yani bu doğal gazın gerginlik aracı değil, uzlaşı aracı olmasını temenni ediyoruz ve bunun için çalışıyoruz. Kıbrıs sorununun çözülmesi, Doğu Akdeniz'deki gerginliğin ortadan kalkabilmesine dönük ve belki de Orta Doğu'daki çatışmaların önlenmesi bakımından bir unsur olacaktır." ifadelerini kullandı.
Kıbrıs'ta hidrokarbonlar konusunda bir iş birliği geliştirilmezse, Türk tarafının kendi sondajlarına, Rumların da kendi sondajlarına devam edeceğini söyleyen Uluçay, ileride ekonomik değer yaratacak doğal gaz açığa çıktıktan sonra, uluslararası kuruluşlar ve devletlerin bunun bir ekonomik değer olarak insanlığa yarar vaziyete dönüştürülmesi için gereğini yapacaklarını söyledi.
Uluçay, "GKRY'nin şunu anlaması lazım, biz eğer bugünden Kıbrıs Türk halkı ile Kıbrıs Rum halkı arasında bir iş birliği şeklinde, bunun (hidrokarbonlar) insanlığa ekonomik refah getirecek şekilde dönüştürülmesini başarabilirsek, bundan en büyük kazancı bu Ada'da yaşayacak olan insanlar alacaktır. Ancak biz şimdi bu konuda başarılı bir adım atamazsak ve bunu ötelersek her iki taraf da kendi sondajlarına devam edecek. Günü geldiğinde, bu doğal gaz ortaya çıktığında ve insanlara fayda yaratacak noktaya geldiğinde oluşacak ekonomik değerden Kıbrıs Türk halkı ile Rum halkı minimum paya sahip olabilecek." şeklinde konuştu.


Başbakan Ersin Tatar, "Garantörlük hakkı kolay kolay elde edilen bir şey olmamıştır” 


Başbakan Ersin Tatar, "Garantörlük hakkı kolay kolay elde edilen bir şey olmamıştır. Dolayısıyla, Avrupa Birliği oyunlarıyla tarihten gelen bir hakkı, bir tertip, bir oyun veya manevrayla Türkiye Cumhuriyeti'nin elinden almak veya Kıbrıslı Türkleri ana vatan Türkiye'den kopartmak gibi bir şeye müsaade etmemiz söz konusu değildir." dedi.
Başbakan Ersin Tatar, Malazgirt Zaferi’nin 948’inci yıldönümü etkinliklerine katılmak ve konferans vermek üzere dün sabah Türkiye’ye gitti.
Tatar, Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği tarafından Mevlana Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Kıbrıs Meselesi ve Doğu Akdeniz'de Neler Oluyor" başlıklı konferansta, Konya'yı kendi toprakları olarak gördüklerini ve burada olmaktan memnuniyet duyduklarını söyledi.
Türkiye ile KKTC arasında büyük bir sevgi ve gönül bağıyla ortak ideallerin bulunduğunu belirten Tatar, "Bu değerle, bu güç, bu zenginlik ve bu vatan sevgisiyle Kıbrıs Türkü 74'ten önce o zalimlere karşı direnebilmiş, kendisini örgütleyebilmiş ve ne mutlu bize ki 1974'te kahraman Mehmetçik'in adaya ayak basmasıyla kendi devletimiz kurulmuş. Bu özveriyle şu anda Doğu Akdeniz'de, bu büyük çıkarlarımızın savunulabilmesi için ana vatanımız Türkiye Cumhuriyeti ile ulusal menfaatlerimizin ileriye götürülebilmesi için işbirliği içindeyiz." ifadelerini kullandı.
Tatar, Türkiye'nin Kıbrıs için verdiği mücadeleyle, Rumların ve emperyalist güçlerin itirazlarına rağmen garantörlük hakkını kazandığını anımsatarak, şöyle devam etti:
"1960 anlaşmalarının ekinde olan Türkiye'mizin herhangi bir durumda tek taraflı müdahale hakkı, çok önemli bir başarıydı ve günün sonunda 1960'tan 1974'e kadar, bütün toplu katliamlara, soykırımlara, her türlü vahşete rağmen direnebilen Kıbrıs Türk halkı 1974'te Rum ve Yunan cuntasının büyük hatası dolayısıyla, Makarios'u devirmeleri, darbe yapmaları ve Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama girişimleri, merhum Bülent Ecevit'in ve tabii ki yardımcısı Necmettin Erbakan'ın talimatıyla, Mehmetçik'in adaya gitmesiyle, Kıbrıs Türk’ü tekrar özgürlüğüne ve bağımsızlığına ulaşmıştır."
1974'ten sonra KKTC'nin gelişerek yoluna devam ettiğini dile getiren Tatar, Türkiye ile KKTC'nin bağını koparmak için oyunlar oynandığını, bu oyuna gelmeyeceklerini bildirdi.
Dünyaya açılmak için "evet" dedikleri Annan Planı'na "hayır" diyenlerin buna rağmen Avrupa Birliği'ne kabul edildiğine dikkati çeken Tatar, "Bu kabul edilebilecek bir şey değildi ama büyük bir oyunun tezgahıydı. Türkiye Cumhuriyeti'nin, Kıbrıs'ın garantörü olmasını, Kıbrıs'ta haklarının bulunmasını, Kıbrıs'ın geleceğinde söz hakkı olmasını hazmedemeyenlerin bir tezgahıydı.
Tatar, Türkiye'nin garantörlüğünün devam etmesi için ellerinden geleni yapacaklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Türkiye'mizin desteği, Türk hükümetimizin kararlı duruşu bize güç vermektedir. Bu bizim için çok önemlidir. Geçenlerde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar bütün kuvvet komutanlarıyla Kıbrıs'a gelmiş, önemli bir ziyarette bulunmuş ve yaptıkları temaslarda önemli açıklamalarda bulunmuşlardır. Demişlerdir ki, 'Bizim için Kıbrıs çok önemlidir. Biz sonsuza kadar garantörlük hakkımızı burada devam ettireceğiz.' Bu, fevkalade önemlidir, teşekkür ederiz. Çünkü garantörlük hakkı kolay kolay elde edilen bir şey olmamıştır. Dolayısıyla, Avrupa Birliği oyunlarıyla tarihten gelen bir hakkı, bir tertip, bir oyun veya manevrayla Türkiye Cumhuriyeti'nin elinden almak veya Kıbrıslı Türkleri ana vatan Türkiye'den kopartmak gibi bir şeye müsaade etmemiz söz konusu değildir."
Tatar, Doğu Akdeniz'deki gelişmelerle son yıllarda KKTC'nin stratejik öneminin arttığını söyledi.
"Doğu Akdeniz'deki potansiyel hidrokarbon, petrol, gaz zenginlikleri ve bunların paylaşımı noktasında oynanan çeşitli oyunlar var." diyen Tatar, şunları ifade etti:
"Kıbrıs'ta iki eşit halk vardır, Rum halkı ve Türk halkı. Uluslararası anlaşmalar ve tarihten gelen birtakım süreçler, bunun uluslararası camia tarafından da kabul edilmesine yol açmıştır. Birleşmiş Milletler de bunu kabul etmiştir. İki eşit halk vardır. Nasıl oluyor da iki eşit halkın olduğu Kıbrıs'ta bu zenginliklerin paylaşımında sadece bir tarafa, Rum halkına söz hakkı veriliyor? Türkiye'nin garantör ülke olmasına rağmen nasıl oluyor da sadece Rum halkı, başka uluslararası şirketlerle, ülkelerle anlaşmalar yapıyor?
Bu şekilde Kıbrıs Türklerinin haklarını ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin de uluslararası hukuktan doğan haklarını ihlal ediyorlar."
Doğu Akdeniz'e en uzun sahil şeridi bulunan ülkenin Türkiye olduğunu belirten Tatar, Türkiye ve KKTC'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının göz ardı edilemeyeceğini vurguladı. 
Kapalı Maraş'ın yerleşime açılmasına yönelik süreci de değerlendiren Tatar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Maraş'ın açılmasıyla, en büyük liman şehri Gazimağusa’nın ekonomik olarak daha da büyüyebileceği ve hem turizm potansiyeli hem ekonomisiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne ve Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımızın korunmasına büyük hizmetler vereceğini düşünmekteyiz. 45 yıldır Rumlarla bu görüşme sürecinden herhangi bir netice çıkmamasına rağmen hala kapalı kalmasının bir anlamı olmadığı artık ortaya çıkmıştır."


Bakan Özersay: “Değişen nedir ki yine federasyon süreci başlatıyorsunuz?”


Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Kıbrıs Rum Kesimi’nde bir zihniyet değişikliği olmamasına rağmen yeni bir sürece girilmesini eleştirdi.
Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) açıklamalarda bulunan Özersay “Federasyon denilen şey yönetimi de zenginliği de paylaşmayı gerektirir. Rum tarafı ne yönetimi paylaşmak istiyor ne de zenginliği. Son yapılan Akıncı-Anastasiades görüşmesinin notlarına baktığımızda bir şey çok net görünüyor: Rum liderliğinde bir zihniyet değişikliği yoktur ve yönetimi de zenginliği de paylaşmayı istemiyor. Kaldı ki doğal gaz konusundaki tavırları da zenginliği bizimle paylaşmak istemediklerini gösteriyor. O halde bir şey değişmediyse neden yönetimi ve zenginliği paylaşmaya dayanan federasyon sürecini yeniden başlatıyoruz?” diye sordu.
Özersay “zihniyet değişikliği olmadığını görerek ve bilerek, paylaşma zihniyeti gerektiren federal süreçlere yeniden angaje olmak bu ülkenin yararına değildir” dedi. Özersay “geçen yıl sayın Akıncı da Rum liderliğinde bir zihniyet değişikliği görmediğini söylüyordu, şimdi son görüşmelerinin tutanağına bakıyorum, hiçbir şey değişmemiş, yani zihniyet aynı” ifadesini kullandı.
Özersay sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu şartlarda yeniden federasyon müzakeresine girmek bizi yeni bir kısır döngüye hapseder. İhtiyaç federasyon süreci başlatmak değil artık Kıbrıs’ta var olan şartlara uygun nasıl bir çözüm, nasıl bir ortaklık kurulacağını konuşmaktır ki bu federal bir ortaklık değildir”
“Sayın Akıncı da zihniyet değişmeli demişti ama değişen bir şey yok”
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay son yapılan Akıncı-Anastasiades görüşmesinin tutanaklarına bakıldığında Rum liderliğinin aynı noktada durmasından ötürü bir arpa boyu yol dahi alınamadığının; 2017’de müzakerelerin çökmesinden sonra Rum tarafında yönetimi paylaşmayı istemiyor olması açısından herhangi bir zihniyet değişikliği olmadığının net şekilde görüldüğünü vurguladı.
“2017’de Crans Montana’da süreç çöktükten sonra, 2018’de bizzat sayın Akıncı Rum lider ile görüşmesi ertesinde bir zihniyet değişikliği görmediğini söylemişti. Bu ayın başında yaptıkları görüşmenin notlarına bakıldığında gerek geçmiş uzlaşılar, gerekse dönüşümlü başkanlık ve karar alma konularıyla takvimi olan sonuç alıcı müzakere konularında Rum liderliğinin yaklaşımlarında hiçbir değişiklik olmadığı görülüyor” diyen Özersay, “Durum buysa ve zihniyet değişmediyse o halde yönetimi ve zenginliği paylaşmayı gerektiren federasyon sürecini neden yeniden başlatıyorsunuz?” sorusunu yöneltti. Özersay “Birleşmiş Milletler yetkililerinde dahi taraflar arasında ortak bir vizyon bulunmadığı için sürece angaje olma konusunda bir isteksizlik söz konusuyken sırf bir süreç olsun diye başlatılacak olan süreç yeni hayal kırıklıkları yaratacaktır ve bundan kaçınmak gerekir” ifadelerini kullandı.
“Bizi kısır süreçlere hapsetmeye kimsenin hakkı yoktur”
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay “Sayın Lute da dahil Birleşmiş Milletler yetkilileri gerek kendi görüşmelerinde gerekse iki liderin son görüşmesinde herhangi bir değişiklik olmadığını, Crans Montana’da çöken müzakere süreci ertesinde şartların aynı olduğunu kendileri de görüyorlar ve kapalı kapılar ardında bunu dile getiriyorlar. Kendileri mevcut statüko sorgulanmasın diye kolayı seçip bizi yine kısır federasyon süreçleri içerisine çekmeyi tercih ediyor olabilirler. Oysa bu Halkı kısır federasyon sürecine hapsetmeye kimsenin hakkı yoktur. Sayın Akıncı da bu yaklaşımlara imkan vermemelidir. Zihniyet değişikliği olmadığını görerek ve bilerek, paylaşma zihniyeti gerektiren federal süreçlere yeniden angaje olmak bu ülkenin yararına değildir” dedi.


Çavuşoğlu: "Doğu Akdeniz'de KKTC ve Türkiye'nin içinde olmadığı hiçbir anlaşmanın geçerliliği yoktur"
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'de Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye'nin içinde olmadığı hiçbir anlaşmanın geçerli olmadığını bildirdi.
Bakan Çavuşoğlu, Lübnan ziyareti kapsamında başkent Beyrut'ta Lübnanlı mevkidaşı Cebran Bassil ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de sondaj gemileriyle çalışmalar yaptığını anımsatan Çavuşoğlu, hem kendi kıta sahanlığında hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) ruhsat verdiği alanlarda Kıbrıs Türk halkının haklarını korumak için faaliyetler yürüttüklerine işaret etti.
Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'de KKTC'nin ve Kıbrıs Türk halkının haklarını sonuna kadar savunacaklarının altını çizerek, "Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye'nin içinde olmadığı hiçbir anlaşmanın geçerliliği yoktur." ifadesini kullandı.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.